Cezaevlerinde tecride karşı başlatılan açlık grevlerini değerlendiren hukukçular, topyekûn mücadelenin şart olduğuna vurgu yaptı
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit 21 yıldır derinleştirilerek uygulanmaya devam ediliyor. Tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla yüzü aşkın cezaevinde başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi 77. gününde. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şubesi Hapishane İzleme Komisyonu üyesi Ayşegül Çağatay ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu Eşsözcüsü Bilal Erman, tutukluların talepleri için başlattıkları eylemi değerlendirdi.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Türkiye’de hak ihlallerinin başta cezaevlerine uygulandığını ifade eden ÇHD üyesi Ayşegül Çağatay, cezaevlerindeki tutukluların tecritle, dışarıda olanların ise ev baskınları, gözaltı tehditleri ve tutuklamalarla baskı altında tutularak yıldırılmaya çalışıldığını söyledi. Tecrit ile topluma mesaj verilmek istendiğinin altını çizen Çağatay, tecridin bir işkence yöntemi olduğunu belirtti. İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde sadece tecrit yaşatılmadığını söyleyen Çağatay, “Tecrit içinde tecrit yaşatılıyor” dedi. Hukukun herkese eşit uygulanması gerektiğini belirten Çağatay, “Avukat, aile görüşü, mektup hakkı tüm tutsaklara tanınan haklar ve olması gereken insani şeyler. Hapishanede tutulsalar bile insan hakları var ve aileleri ile haberleşmek zorundalar. Bir tarafta bu hakların varlığı kısmi olarak kabul ediliyor ama İmralı’da hiç kabul edilmiyor” diye konuştu.
İktidarın salgını fırsata çevirerek cezaevlerinde “önlem” adı altında hak sınırlamalarına gittiğini söyleyen Çağatay, salgınla birlikte tecridin derinleştirildiğini ifade etti. Cezaevlerinde yıllardır süren tecride yeterli ses çıkarılmadığı için topluma yayıldığına dikkati çeken Çağatay, “Bizi hastalık ile korkuta korkuta kendi evlerimize, zihinlerimize hapsetmeye çalışıyorlar. İçerde olduğu gibi dışarıda da bir hapishane yaratmaya çalışıyorlar. Bizleri birbirimizden tecrit etmeye çalışıyorlar” ifadesinde bulundu.
Çağatay, anayasal haklar çerçevisinde topyekun bir mücadelenin şart olduğunu söyledi. Tutukluların 27 Kasım 2020’de başlattıkları eylemlerin yüzü aşkın cezaevine yayıldığını söyleyen ÖHD üyesi Bilal Erman ise cezaevlerinde uzun süredir hak ihlallerinin yaşandığını ve bu durumun sürekli hale geldiğini söyledi. İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Öcalan için tutukluların daha önce de açlık grevleri yaptığını anımsatan Erman, bu grevlerin etkisi ile tecrit geçici olarak kaldırıldığını, ancak 7 Ağustos 2019’dan beri görüş yasaklarının yeniden devreye sokulduğunu sözlerine ekledi. Bu durumun Birleşmiş Milletler (BM) Mandela Kuraları’na, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırı olduğunu vurgulayan Erman, “Adalet Bakanlığı tarafından bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son verilmeli, gerek avukat gerekse aile görüşleri yaptırılmalıdır” ifadelerini kullandı. Erman, iktidara ve bütün yargı mercilerine çağrı yaparak geç olmadan yasaları uygulamalarını istedi.
Açlık grevlerinin dönüşümlü olduğu ancak sürecinin nereye evrileceğinin belirsiz olduğuna dikkati çeken Erman, şunları söyledi: “Ölümlerin yaşanmaması için vicdan sahibi herkesi bulunduğu konumun bir adım ilerisine güçlerinin yetebildiği her alanda ses çıkarmaya baskı aygıtlarına kırmaya çalışmalıdır. Bilinmelidir ki tecridin cezaevleri dışında topluma yayılmasının engellenmesinin en önemli yolu haksızlığa, kötü muameleye, işkenceye uğrayan herkes için adalet talebinde bulunmak ve bunun için mücadele etmekten geçmektedir.”
Çocuklarımızın yanındayız, başaracaklar
Van F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Kenan Şakar’ın annesi Nebahat Şakar, tüm tutuklular üzerinden tecrit uygulandığına işaret ederek, “4 duvar arasında nefes almakta zorlanıyor” dedi. Oğlunun 2018’de benzer taleple başlatılan açlık grevi eylemine de katıldığını aktaran Şakar, “Tutuklular kendileri, halkı ve önderleri için açlık grevine girdi. Abdullah Öcalan 21 yıldır orada tutuklu. Tutuklular da bu baskıları kabul etmeyip açlık grevine başladı. Kürtlerin hepsi onlara destek olmalı. Öyle olursa kimse bize bunları yapamaz” dedi. Bir oğlu Silivri Cezaevi’nde, bir oğlu da Van F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan Pakize Başak, tutukluların taleplerinin özgürlük olduğunu vurguladı. Bu eylemin de 2018’deki eylem gibi amacına ulaşacağını belirten anne Başak, “Oğlumu gidip göremiyorum ama üzerlerinde tecrit olduğunu biliyorum. Tecrit kaldırılsın istiyoruz” diye seslendi. Annelerin el ele vermeleri gerektiğini ifade eden Başak, “Anneler tutukluların sesini duyurmalı. Çocuklarımız ne yaparsa yapsın arkalarındayız. Çocuklarımızın peşindeyiz. Açlık grevlerinin son bulması için cezaevlerinin kapıları açılmalı” dedi. Bir süre önce tahliye edilen oğlunun 2018’deki açlık grevine katıldığını aktaran Behice Abi ise, birçok tutuklunun uzun yıllardır cezaevinde olduğunu ve tecritte olduğuna dikkati çekti. Abi, bu durumu “zulüm” olarak değerlendirdi. “Anneler Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesini ve tecridin kaldırılmasını istiyor” diyen Abi, “Yıllardır annelerin tek isteği barış oldu. Tutuklansın ve öldürülsün diye çocuklarımızı dünyaya getirmedik. Adalet Bakanı’nın çocuğu cezaevinde olsa bu ağır tecridi kabul eder miydi?” diye sordu
HABER MERKEZİ