Kürt sorunundan başlayıp bütün toplumsal sorunlarda izlenen çözümsüzlük siyaseti kadınları öldürüyor, erkek şiddetinin arenasında savunmasız ve çaresiz bırakıyor, kadınları sömürü alanının nesnesi haline getiriyor
Pervin Buldan
Türkiye bugün itibarıyla, Cumhuriyet tarihinin en büyük açmazları ve krizleri ile karşı karşıyadır. Siyasi, ekonomik, toplumsal ve hukuki alanda vuku bulan çoklu krizler en yakıcı haliyle büyümeye devam etmektedir.
“Nereden geldik buralara?” diye sormaya kimsenin ihtiyacı yok. Nitekim bir yönetim modeli olarak benimsenmiş çözümsüzlük siyasetini ve bu çıkmazın ağır sonuçlarını yarım asırdır toplum olarak hem izledik hem yaşadık. 19 yıldır ise AKP ve son çeyrekte AKP-MHP bölümünü izliyoruz. Ancak her şeyi tüketmiş; yalan, baskı ve hukuksuzlukla ayakta durmaya çalışanların finalidir bu bölüm.
Çoklu krizleri üreten bu iktidarın ülkeyi mahkûm etmeye çalıştığı, çözümsüzlük politikasıdır. Özellikle Kürt sorununun çözümsüzlükle yok sayılma çabası mevcut bütün krizlere kaynaklık eden en başat meseledir! Çünkü bu tarihsel bir eşitlik meselesidir. Dolayısıyla bir demokrasi meselesidir, adalet meselesidir.
Gerçek bir demokrasiyi, adaletin inşasını, eşitliğin tesisini bir kaybediş olarak gören ve bu nedenle bütün bu değerleri yok etmeyi hedefleyerek inkâr ve çözümsüzlük siyasetini yegâne kudreti sayarak iktidarda durmaya çalışan bir anlayış militarizm icra eder, faşizm icra eder, yasaklar icra eder ve sürekli olarak her alanda daha fazla sömürü ve şiddet icra eder. Baskı ve yalan politikalarıyla toplum üzerinde hâkimiyet sağlamaya çalışır. Tekçiliğin kalesini inşa eden bu anlayış bütün donanımıyla tekçidir ve dolayısıyla erkek üstünlükçüdür, erkek egemendir.
Tekçi erkek iktidar demek tekçi erkek yargı demektir, tekçi erkek medya demektir, erkek sermaye demektir, erkek devlet, erkek bürokrasi demektir. Bu nedenle hiç tereddütsüz söylenebilir ki, çözümsüzlük politikası erkek egemenliğini güçlendirmektir!
Çözümsüzlük siyasetini diri tutmak erkek egemen siyaseti, erkek egemen iktidarı ayakta tutmaktır. Ve bu iktidar talan, yağma, sömürü ve şiddet iktidarı olmaya muktedirdir! İşte bu tekçi erkek iktidarın karakterinin doğasına uygun bir şekilde izlediği faşist politikaların ülkeyi getirdiği noktaya baktığımızda; ekonomik ve toplumsal çöküntünün bütün boyutlarıyla yaşandığını görmekteyiz. Yürütülen çözümsüzlük ve faşizm politikasının yarattığı yıkım altında toplum bir bütün olarak nefes alamaz hale getirilmiştir. Fakat özellikle de kadınlar!
…