Son yıllardaki denetimli serbestlik uygulamalarının; imza, yurt dışı, il dışı yasak kararlarının yanına ilçe içi ve ev hapsi yasaklarını ekleyen savcı ve hakimler hükümeti sevindiren kararlara imzalar atıyor. Öyle ki; aralarında siyasi parti eş genel başkanları, MYK, PM üyeleri, il ve ilçe eşbaşkanları, yöneticileri var. İktidar yargı eliyle muhalefet partilerinin eşbaşkanlarına bile ev hapsi verdirerek siyasi ömrünü uzatmak istiyor. Son aylarda sayıları binlere varan ev hapsindeki yurttaşların itirazları, yaşadıkları, mağduriyetleri haberlere konu oluyor, toplumsal bir mücadele zemini halini alıyor. Özellikle il, ilçe ve ev hapsi uygulamalarında kişinin ayağına takılan elektronik kelepçe onur kırıcı, modern kölelik prangasıdır. Kuşkusuz denetimli serbestlik denen uygulamaların tamamı özgürlük kısıtlayıcı özelliğe sahiptir, tamamı hukuksuz ve adil değildir. Bu uygulamalardan il ve ilçe dışına çıkma yasağı yaşamı daraltan ve kendi içinde sosyal ve ekonomik sıkıntılara sebep veren, bireyin seyahat özgürlüğünün kısıtlandığı baskıcı bir uygulamadır. Fakat ev hapsi kararlarlarının çoğalması, uygulamaya tabi tutulan bireyin yaşadıkları, karar vericilerin sinsi ve ince psikolojik saldırıları özel olarak ele alınmalı, çözümlenmeli, farkındalık yaratılarak bu köleci saldırı durdurulmalıdır. Bu uygulamaların tecrit, bireyin toplumdan izolasyonu, politik ve ideolojik saldırı olduğu; bütün muhalif birey, kurum ve çalışmalarına dönük engelleme amacı güttüğü ayan beyandır. Başta hukukçular olmak üzere; akademisyen, aydın, yazar çizerlerin uluslararası sözleşmeler, hukuk ve yasalarda yeri olmayan “denetimli serbestlik” denilen uygulamaların tamamına karşı çıkması, itiraz etmesi önemlidir.
Diğer yandan, işkence halini almış bu baskıcı uygulamalara karşı direnme görevinin ayaklarına elektronik kelepçe takılan yurttaşlara bırakılması adil olmaz. Kelepçeli uygulamaların özünde devlet ve hükümetin faşizan, anti demokratik baskılarına direnen toplumsal muhalefetin geriletilmesi, korku ve baskıcı yol yöntemlerle zapturapt altına alınması vardır. Örgütlü ve birleşik toplumsal muhalefetten korkan hükümet, öncü ve örgütlü birey şahsında bütün toplumu esir almaya çalışıyor. Demokrasi, adalet, eşitlik, özgürlük isteyen ve bu uğurda eylem, etkinlik, söz söyleme, yazı yazma, sosyal medya paylaşımı yapmanız bile her an bu faşizan baskıya maruz kalmanızı sağlayacaktır. Daha mahkemeye bile çıkarılmadan, mahkeme kararı olmaksızın savcılık emriyle ev hapisi kararı verilmesi, süreci ve mevcut durumu analiz açısından çarpıcı bir uygulamadır. Öyleki; mevcut uygulamalardan özellikle 2911 sayılı toplantı, gösteri yürüyüş kararlarına muhalefet cezalarına verilecek en üst cezanın bile yatarı yok. Basın açıklamaları, gösteri ve yürüyüş Anayasal hak olup; son zamanlarda mülki amirliklerin yasaklama kararlarıyla engellenen, çok sayıda gözaltılara yol açan bir baskıya dönüştü.
Başta Kürt demokratik muhalefet güçleri olmak üzere, kadın özgürlük mücadelesine, devrimci demokratik, sosyalist, emekçi ve öğrenci gençliğe dönük baskıların arttığını, bu kesimlere dönük ev hapsi kararlarının kolay ve hızlıca verildiğini biliyoruz. HDP’nin ve bileşen güçlerine özel olarak uygulandığını vurgulamak abartı olmaz.
Son haftalarda Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerinin kayyım rektöre karşı direnişi, direnişi destekleyen diğer üniversite öğrencileri ve duyarlı yurttaşlara ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulaması yaygınlaştı. Direnişin büyümesini engellemek, öğrenci ve destekleyenlerin birliğini dağıtmak, kırmak amaçlı bu faşizan yönelime ve kararlara karşı örgütlenmek insani, ahlaki, toplumsal ve siyasal görevdir.
Ev hapsi ve benzer uygulamaya maruz kalan yurttaşla empati yapmak arkadaşlarımız, yoldaşlarımız, komşularımız olduğunu unutmadan dayanışmak, ihtiyaçlarını karşılamak, tecrit ve onur kırıcı baskılara maruz kalmalarını engellemek, ekonomik dayanışma içinde olmak görevimizdir. Sistemin ve iktidarın muhalifler üzerindeki politik ve özel harp uygulamalarını geriletmek için önemlidir.
Başta denetimli serbestlik uygulamalarına maruz kalan (özellikle kelepçe takılan), siyasi partiler, STÖ’ler, barolar, dernekler, insan hakları kurumları, bütün demokrasi güçleri faşizme ve onun baskıcı kararlarına karşı güç birliği yaparak, meşru ve demokratik mücadeleyi yükseltmelidir. Sayıları binleri bulan başta ev hapsinde ayağına elektronik kelepçe takılan, il ve ilçe dışı yasakları olan arkadaşlar cesaretli olmalı, bu yasal ve hukuki olmayan uygulama karşısında itirazlarını ve seslerini yükseltmelidir. Sistemin, en özel ve dokunulmaz olan yaşam alanlarımızı, evlerimizi hapishaneye ve zindana dönüştürmesine izin vermemeliyiz. Yaşamlarımızın denetim altına alması, hareket sınırlarının belirlenmesi kabul edilemez. İşsiz kalmak, ekonomik sıkıntılar yaşamak, komşu ve toplum nezdinde “suçlu” damgası vurularak kriminal ortam yaratılmasını reddetmeliyiz. Bütün bu saldırılar birey şahsında topluma dönüktür. Bu tip iktidarların zihniyetlerinin temel özelliği ev hapsi uygulamalarıdır. Beş bin yıllık tarihi geleneklerinde özgür yaşam öncüsü olan kadın varlığına saldırmış, kadını eve hapsederek iktidarını sürdürmüş ise; eril ve despotik yol yöntemlerle aynı zihniyeti, itiraz geliştiren diğer zümre ve toplum bireylerine de uygulamaktadır. Tüm toplum ancak kadının özgürlükçü ruhu, duruşu ve direnişiyle bu kölelik uygulamalarını durdurabilir.
Şu halde bizler de; arkadaşlarımızın sesi, kuşağı, eli, ayağı olacak; mücadeleyi yükselterek bu faşist politikaları durduracağız.
