Öncekiler gibi olmadı, denilebilir. Utangaç da olsa, bu defa muhalefet, Erdoğan’ın istediği gibi arkasında sıraya dizilmedi. En azından, bir yekvücut saf tutma gerçekleşmedi. CHP’den başlayarak muhalefet cephesinde yer alan irili ufaklı partiler, ilk kez Erdoğan karşısında belli bir pozisyon aldılar ve eleştirmeye başladılar. Normalde bu tür durumlarda HDP tek başına kalır, muhalefet rolüyle siyaset sahnesinde yer alan diğer partiler ise hemen İktidarın yanında konumlanırlardı. Bu sefer de beklenti bu yönlüydü. Daha doğrusu hem iktidarın hesabı buydu hem de muhalefet böyle bir algı oluşturmuştu. Fakat gelişmeler böyle cereyan etmedi.
Gare, birçok alanda yenilikler getirdiği gibi Türkiye’deki siyaset sahnesinde de belli değişikliklere yol açtı. Vatan-millet adına iktidarın yanında saf tutan belli kesimler Gare’deki hezimetin ardından konuşmaya, iktidarı sorgulamaya başladılar. Bu işte ne kadar samimiler, ne tür hesaplar içindeler, ayrı bir konu. Hepsinin de ayrı hesaplar içinde olduğuna şüphe yok. Ama iktidarı eleştiren bir noktaya gelmeleri yeni bir durum. Kuşkusuz, bu durumu yaratan temel gelişme Gare’deki yenilgi oluyor.
Hemfikir olunduğu üzere, Gare’den iktidar lehine olumlu bir haber gelseydi, bu partiler hemen Erdoğan’ın yanında saf tutacak, var olan koroya katılacaklardı. Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de ne yaşandıysa aynısı tekrar da olsa yaşanacaktı. Fakat Gare’den olumlu haber yerine olumsuz haberler gelince, üstüne üstlük kapsamlı işgal planı geri çekilme ile sonuçlanınca deyim yerindeyse dananın kuyruğu koptu. Düne kadar ‘milli’ meselelerde iktidar ile birlikte hareket eden güçler, seslerini yükseltmeye başladılar.
Elbette ki, bu ses yükseltme, itirazlar esasen ‘devletimizi ne hale düşürdün’ çerçevesinde oluyor. Yoksa ‘yanlış yaptınız, bu işgalci siyasetten vazgeçin’ diyen yoktur. Kılıçdaroğlu’nun da, Akşener’in de partisi, iktidarın bu siyasetini büyük oranda desteklemekte ve bu desteği her fırsatta dile getirmektedir. Karşı çıkılan ve eleştirilen konu, bu işgal girişiminin yenilgi ile sonuçlanması ve devletin itibarının yerle yeksan olmasıdır. Bundandır ki, açıktan Erdoğan karşıtlığı yapılmakta, başarısızlıkla sonuçlanan Gare operasyonu eleştirilmektedir.
Bu noktada, her daim akılda tutulması gereken, klasik siyasetin değişmez kuralını dile getirmekte fayda var: Yenilenin yanında durulmaz. Bu söz, yaşanan durumu özetlemeye yetiyor. Evet! Erdoğan’ın başını çektiği iktidar bloku Gare’de açık bir yenilgi aldığı için kimse yanında durmuyor, buna ortak olmak istemiyor.
Dikkat edilirse, iktidar cephesi ilk defa bu kadar yalnız kalıyor. Halbuki ne de büyük hayallerle bu işe girişmişlerdi. Erdoğan günler öncesinden müjdeler açıklayacağını dahi söylemişti. Açık ki baştaki hesaplar tutmadı.
Peki bu hesaplar tutmadı diye ‘yeni Osmanlı’ temsilcileri yenilgiyi kabul edip köşesine mi çekildi? Şüphesiz hayır! Görüldüğü üzere AKP-MHP iktidarı şimdi meclisin gündemine HDP’lilerle ilgili fezlekeleri getirmiş durumda. Anlaşılan o ki, Gare’nin yenilgisi HDP’den çıkarılmak, bu sayede yapılabilirse hem HDP zayıflatılmak hem de milliyetçi taban yeniden konsolide edilmek isteniyor. Bir taşla birkaç kuş vurma hesabı yapıldığı aşikar olan bu plana göre, hem HDP sınırlandırılıp siyaset yapamaz hale getirilmek hem de eğer planlandığı gibi olursa Gare yenilgisinde iktidar karşısında pozisyon alan muhalefet parçalanmak isteniyor. Akşener’in partisine yönelik böylesi ciddi bir hesabın devrede olduğu anlaşılıyor. Daha şimdiden CHP’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Hayır’ diyeceği, İYP’nin ise ‘Evet’ diyeceği ısıtılıp topluma servis ediliyor.
Belli ki, iktidar cenahı Gare yenilgisi ardından yaşadığı yalnızlığı bu biçimde aşmak, halk nezdinde kaybettiği meşruiyetini bir nebzede olsa yeniden sağlamak istiyor. Eğer başarılabilirse, CHP içinden de belli isimlerin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ demesini sağlayıp genel havayı kendileri lehine dizayn etmek esas planlama oluyor. Yani yönelim sadece HDP ile ilgili değil. Daha kapsamlı ve uzun vadeli bir plan dahilinde muhalefete şekil vermek amacı taşınıyor.
Kuşkusuz bu hesabı iktidardakiler yapıyor. Fakat ne kadar pratikleşeceğine direnenlerin, mücadeleden yana tavır sahibi olanların karar vereceği Gare gerçeği ile daha fazla anlaşılmış oluyor.
Hatırlayalım! Bir ay kadar önce, Erdoğan bir reform projesinden söz etti ve var olan sorunların yapılacak bu reformlarla aşılacağını iddia etti. Bu gündem kamuoyunda yeterince ciddiye alınmayıp, ilgi gösterilmeyince bu defa yeni bir Anayasa tartışması başlatıldı. Tam bu reform-Anayasa tartışmaları içinde, TC sınırlarının ötesinde kanlı bir operasyona girişildi. Gare’de ortaya çıkan sonuçlar herkesin malumu.
Sözün kısası, iktidar kontrolü kaybetmiş durumdadır. Her gün yeni bir gündemle halkın karşısına çıkması, fakat bir türlü de dikiş tutturamaması bundandır. Anlaşılan o ki, iktidar kaybettiği meşruiyeti Gare ile yeniden sağlamak istedi fakat Gare yenilgisi var olanın da yitmesine yol açtı. Hadi hayırlısı!